Uykunun en tatlı yerinde “Kalk hadi işe geç kalacaksın” dercesine akıllı telefonumuzdan gelen o sesle irkildin... Sonra keşke akşam geç yatmasaydım, acaba 1 saat işe geç gitsem sorun olur mu diye beynin bahaneler üretirken; annen, baban, eşin…hadi kalk geç kalacaksın cümlesiyle bir anda işe gitmen gerektiğine karar vererek yatağından fırlıyorsun.Tabi sonrası malum; duş alma, diş fırçalama, kıyafet seçimi, parfüm sıkma, acaba bu gömlekle bu kravat uydu mu, alman gereken evrakları aldın mı sorusu...Derken bir yudum çay  bile içmeden evden kaçarcasına işe koşuyorsun ve bunu emekli olana kadar neredeyse her gün tekrarlıyorsun.. Bu kadar hengamenin arkasından acaba “Ben neden çalışıyorum” sorusunu hiç sordun mu kendine ?   Birçoğumuzun verdiği yanıt aynı; “para kazanmak”, ihtiyaçlarımızı karşılamak için çalışıyoruz. Evet bu doğru bir cevap ama tek doğru cevap olduğunu hiç sanmıyorum. Teknolojinin hızlı gelişimi hayatımızı bir taraftan kolaylaştırırken diğer taraftan ihtiyaçlarımızın daha da artmasını sağladı. Dikkat ediyor musunuz eskiden bir numara büyük alınan ayakkabılar en kötü ihtimalle 3-4 yıl kullanılırken bugün çok kısa zamanda değişen moda akımları ve ürünlerin dayanıklılık süresi sebebiyle insanlar gereksiz ihtiyaçlarından neredeyse bir dağ yarattı. Peki bu ihtiyaçlarımızı karşılamak için acaba kazandığımız parayı mı harcıyoruz yoksa hayatımızı mı? Uruguay eski Devlet Başkanı Jose MUJICA “Aslında boşa harcadığımız şey hayatlarımız". Bir şey satın aldığımızda ödemeyi parayla değil para kazanmak için harcadığımız zamandan yapıyoruz” demişti. Bugünkü sistemse çalışmayı sadece para kazanmak için yapılan mecburi etkinlik olarak bize sunuyor. Paranın değerini ve önemini asla yadsımıyorum ama çalışmanın her birey için farklı açlığı doyuran bir yaşam biçimi olduğuna inanıyorum.  Çalışmak kimi için kendine güven ve saygı kaynağı, kimi için statü elde etme veya var olan statüsünü koruma isteği, kimi için kendini gerçekleştirme, kimi için üretme, kimi için sosyalleşme, kimi için topluma ait olma hissini tatmin etme, kimi içinse yalnızlıktan uzaklaşma çabası…ve saymadığımız birçok sebeple sevdiğimiz ya da sevmediğimiz işler de çalışıyoruz. Yani Mazhar Fuat Özkan üçlüsünün söylediği gibi; “İşe Gitmek Mecburen; mecburiyetten”

ÇALIŞANLAR İŞ-YAŞAM DENGESİ KURAMIYOR

     Çalışanlara baktığımızda suratlar hep asık, mutsuz çalışanlar ordusuna her gün yeni çalışanlar katılmakta olduğuna da şahit oluyorum. Peki bunun arkasında yatan nedenler ne ? Bu konuda yüzlerce kişiyle görüşme fırsatım oldu : “Çalışanların beklentileri ile kurumların sunduğu imkanlar arası makasın sürekli artması, çalışma saatlerinin uzunluğu, iş hayatında ki belirsizlikler, ücretten kariyere kadar insan kaynakları yönetimi süreçlerinde adaletsizlik, iş yükü dağılımında eşitsizlik, ücretlendirme politikası, basiretsiz yöneticiler, işyerinin çalışanlarla ilgili kariyer politikasının olmaması…” gibi bir çok sebep ortaya kondu. Belki yüzlerce daha sebep sayabiliriz ama şu bir gerçek ki bu sebeplerin bizi götürdüğü çok önemli bir sonuç var: “İş ve Yaşam Dengesi Kuramayan çalışanların mutsuz olduğu gerçeği” Son dönemde Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) yaptığı daha İyi Yaşam Endeksi çalışması dikkat çekti.  35 OECD üyesi ülke ile Rusya, Brezilya ve Güney Afrika’nın dahil edildiği araştırmada 38 ülke arasında en iyi 3 performans sağlayan ülkeler; Hollanda, Danimarka ve Fransa olurken; ABD 30. sırada, Japonya 34. sırada Türkiye ise listenin en sonunda yer aldı. Türkiye’de çalışanların %34’ünün 50 saatten fazla çalıştığını belirten çalışmada uzun iş saatlerinin; verim sağlamadığı, çalışanlarda tükenmişlik sendromunu arttırdığı ve buna bağlı olarak işten ayrılmalardan kaynaklanan ekonomik israfa yol açtığına dikkat çekildi

MUTSUZ ÇALIŞAN MUTSUZ MÜŞTERİ DEMEKTİR

     Bir mağazaya girdiniz ve mağaza çalışanlarının rutinde almış olduğu eğitimler ve kurallar gereği yüzünde sahte bir gülümsemeyle size yaklaşarak söylediği yardım talebi ne kadar da itici geliyor dimi ? Samimiyetten uzak, mekanik bir gülümsemeyle gelen yardım talebi müşteriye de olumsuz yansıdığını söyleyebiliriz. Çalışanlarını mutsuz eden kurum aslında müşterilerini mutsuz ediyor. İş yaşam dengesine katkı sağlayan firmaların çalışanlarına yatırım yaptığını ve daha düşük çalışan devir hızına sahip olduğunu görüyoruz. Tabi rekabet dünyasında bugün yetenek yönetimi ve çalışan bağlılığı başlıkları dünyada yeni trendler.. Yeteneklerin tercih ettiği ve çalışan bağlılığının yüksek olduğu bir firma olmanın ilk yolu artık ücretten değil; çalışanlarını mutlu etmekten geçiyor.  



or
or