DİJİTALLEŞME - SALGIN ve İSTİHDAM

Ekonomi ve İstihdam

Gelişmekte olan ülkelere baktığımızda, kaynakların optimum kullanılamaması, gelir adaletsizliği, büyüme, refah düzeyi, devlet destekli teşviklerin sektörlere dağılımı, kayıt dışı ekonomi ve işsizlik gibi konular ülkelerin gündemini yoğun bir şekilde meşgul eder.

2019 İşsizlik rakamlarına baktığımızda, genel işsizlik oranı %13,7, genç işsizlik % 25,4, gençler içerisinde ne eğitimde ve ne istihdam olanların oranı %26 olarak açıklandı. Ekonomik göstergeler kadınların ve gençlerin istihdama katılamaması ve kayıt dışı istihdam sorununu önümüze koyarken, birçok teşvik unsuruyla işsizlik sorunu ile mücadele edilmeye çalışılıyor.

Tabi karşımızda şöyle bir gerçek de duruyor: işsizlik sigortası bütçesinden teşviklere aktarılan bütçenin payı her yıl artarken, halen işsizlik rakamlarında pozitif yönde bir sonuca ulaşılmış değil. Birçok ekonomist işsizlik sigortası bütçesinden, işverenin aldığı payı eleştire dursun, teşviklerin doğru bir şekilde hangi sektörlere, hangi argümanlarla sunulması gerektiği konusu daha da önem taşımaktadır.

İstihdamda; teşvik destekli ekonomik yapı ve üretime dayalı ekonomi yapı arasındaki farkı yaşadığımız bu zorlu dönemde daha çok hissediyoruz.

İmalata (Üretime) dayanmayan Teşvik odaklı istihdam görece katkı sağlarken, istihdama olan katkısı, ekonomik gücünüz kadardır. Bundan daha kötüsü teşviklerin kullanılacağı argümanların yanlış belirlenmesi yani kaynakların optimum kullanılmadığı bir ekonomi;  İşe girişlerden çok işin sürdürülebilirliği sorunun ortaya çıktığı bir özellik taşır.  Ekonomik ve sosyal krizlerle mücadele dönemlerinde yeteri kadar önleyici olamaz.  Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istidama yönelik hiçbir yasal güvence de çare olamaz.

Üretime dayalı büyümeninÜ getirdiği refah düzeyi adaletli bir şekilde paylaşıldığı ekonomilerde; istihdamın artışının yanında sürdürülebilirliği de sağlandığı bir özellik gösterir. Çünkü kaynaklar optimum kullanıldığı kadar, geçici önlem ve geçici teşvik paketlerinin yerini kapsayıcı ve planlı bir model alır. Ekonomik ve sosyal krizlerle mücadele dönemlerinde, işgücü piyasası daha esnek, devlet daha önleyici ve kapsayıcı şekilde piyasaya müdahil olarak, pasif politikalarla desteklerini sunar.

İşçi Çıkarmak Çözüm Değil…

Bugün yaşadığımız bu süreç ekonomik anlamda firmaları zor durumda bırakıyor, firmalar ilk çareyi işçi çıkarmakta bulmamalı. Her şey yolundayken buna fedakârca katkıda bulunan işçileri firmalar yalnızlaştırmamalıdır. Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu durum da geçecek çalışan ve iş arayan hafızasında bu kötü zamanlarda firmaların çalışanlarına uyguladığı metodlar hafızalarda kalacak.  Firmalar bu hafızayı sakın küçümsemesin çünkü firmalar hakkında ki algı ücretlerden çok güvenceyle belirlenecek.

Firmalar çözüm noktasında “ fazla çalışmaların kaldırılması, yıllık ücretli izinleri kullandırılması, çalışma saatlerinin azaltılması, ücretsiz izin uygulamasının işçi onayına sunulması, işçilere ücretlerinin düşürülmesinin teklif edilmesi, kısa çalışma ödeneğine başvuru ve devletin açıkladığı teşviklerin takibi” önemli dayanak noktaları olarak görülmektedir.

Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt “Bir yıl araç satmasak da maaş ödeyeceğiz. Bu süreçte kimseyi işten çıkartmayacağımız gibi, kimseyi zorunlu izne göndermeyeceğiz veya ücretsiz izin kullanmaya da zorlamayacağız. Devlet desteğini de ihtiyaç sahiplerine bırakacağız” açıklaması bu anlamda iyi örneklerden biri oldu.

Coronadan Önce ve Coronadan Sonra

Bu salgın krizi kurumsal tarafta; kamu ve özel sektör demeden bütün sektörlere ders olmalı ve değişimin karşısında ancak değişimle durabileceği anlaşılmalıdır.  Krizler fırsatları da içerir. Krizlerden olgunlaşarak kendini güncelleyerek çıkan bir ekonomi olma irademiz bizler için belirleyici olacaktır.

Bu süreçte geleneksel yapıdaki şirketlerin ya tasviye olduğuna ya da değişime ayak uydurarak Çevik Şirketlere dönüşeceklerine şahit olacağız. Geleneksellerin tam aksine Çevik şirketlerde - piyasadaki değişimlere karşı esnek, “Hızlı karar al, Hızlı uygula, hızlı düzelt” odaklı süreçlerin var olduğu bu süreç lider anlayışını da değiştirecek.

Naçizane bu krizden hangi dersleri çıkarmamız gerektiğini değerli okuyucularımızla paylaşmak isterim:

1- Kamu ve Özel sektörde işlemler ve hizmetler artık bürokrasinin getirdiği hantallıkla değil dijital dünyanın çevikliği ile gerçekleştirilebilir.

2- Dijitalleşme ile kurumların ve firmaların ihtiyaç duyduğu personel sayısı, işlerin tanımı, esnek çalışma metodu, optimum çalışma anlayışı değişirken; robotlarla çalışma düzeyi için tam bir dönüşüm olacağını düşünüyorum.

3- Çalışma hayatında esnek, dünyaya entegre ve piyasasının bütün taraflarını bağlayıcı bir mevzuat. Bugün %30’lardan daha fazla kayıt dışı istihdam yasaların önleyici paketlerinden yararlanamayacak olması, bu durumun önemini bize göstermektedir

4- Eğitimde online model büyük bir devrim, bununla birlikte modele geçmekte direnen kurum ve firmalarda online eğitim modeline dayalı kişisel ve kurumsal gelişim eğitimleriyle nasibini alacaktır.

5- Gelinen sürece baktığımızda en az seviyede kâğıt para tavsiyeleri yerini bularak tamamen ortadan kalkacağını artık herkes kestirebiliyor.

6- Salgın sonucuna baktığımızda çok güçlü devlet dediğimiz devletlerin zayıfladığını, çok güçlü denilen firmaların el değiştireceğine şahit olacağımıza inanıyorum.

7- İşsizlik konusu daha da derinleşecek ve metal yakalıların yükselişiyle önümüzdeki süreçte vatandaşlık geliri konusu daha da gündem konusu olacak.

8- Tabi eski dünya görüşümüzden, daha önce doğru bildiklerimizden, eski alışkanlıklarımızdan koparak yeni dünyanın getirdiği süreçlere ayak uydurmakta da bizler zorlanacağız.

Salgın sonrası yaşadıklarımız sonunda herkesin söyleyeceği ortak cümle sanırım

Artık " Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" olacak

 



or
or